Bağlanma Korkusu Nedir ?
Bağlanma korkusu, kişilerin ilişkinin kendi alanlarına müdahale edeceğini düşünerek bir ilişkiye bağlanmaktan korkmaları olarak açıklanabilir.
Fiziksel olarak dokunulmak, temas etmek, diğerinin sıcaklığını hissetmek açlık, susuzluk gibi temel ihtiyaçlarımızın başında gelir.
Çocuğun varolduğunu hissetmesi için çevresindeki insanlarla fiziksel teması zarurî bir ihtiyaçtır.
Bir bebeğin akşama kadar ne kadar çok dokunuldugunu, sevildigini, öpülüp oksandigini düşünürsek bu temasın çocuk için ne kadar önemli olduğunu görürüz. Yetişkin bir insan olarak günde 200 kez öpülmek bize iyi gelmez ama bebek için varlığını hissetmesi, vücudunu fark etmesi için çok önemli bir ihtiyaçtır
Çocukluğunda yeterince dokunulmamış kişiler (özellikle 0-1 yaş aralığında) yetişkin olduklarında dokulnulmaya karşı muazzam bir açlık hisseder. Özellikle anne fiziksel temas kurma yetisi düşük bir ebeveynse bu çocuk için çok yıkıcı sonuçlar doğurabilir.
Dokunulma ihtiyacı karşılanmamış kişilerde rasgele cinsel iliskiye sıkça rastlarız. Varoldugunu hissetmenin bir yöntemidir aslında bu ilişki. Orda kişinin duygusu cinsel bir hazdan ziyade varolma duygusudur.
Oksitosin Hormonu
Oksitosin diye bir hormonumuz var. Bu hormon bağlılık hormonu. Digeriyle fiziksel temas kurdugumuzda, sarıldığımızda salgilaniyor beyinde. Bu hormonun en önemli etkisi bağlanmayı sağlıyor. Anne ile cocuk arasındaki bağı kuvvenlendiriyor. Çocukluğunda bu temastan yoksun kalan kişilerin diğerine ( eş, sevgili, partner, dost, arkadaş) duygusal olarak bağlanma korkusu yaşadığını görüyorum.
Bu kişiler yetişkin olduklarında şöyle duygular hissediyor; yokmuş gibi hissediyorum, insanlar beni eşya gibi görüyor, cansız gibiyim, bu evde vazodan pek bir farkım yok gibi.
Aile Terapisti Gülcem Yıldırım
Buraya tıklayarak instagram hesabımı takip edebilirsiniz.