Aşırı yeme isteği kişinin gün içinde sürekli bir şeyler yeme arzusudur. Aşırı yeme isteği genellikle ruhsal problemlerle ilgilidir. Obezite yani şişmanlık tüm dünyanın ortak problemidir. Dünyada bununla ilgili çok fazla araştırma yapılıyor, yeni ilaçlar bulunuyor, yeni egzersiz yöntemleri bulunuyor, gıda takviyeleri üretiliyor, vücuttaki yağları yakıcı ekstreler, değişik bitkiler kullanılıyor. Şuana kadar bu yöntemlerin hiçbiri bir işe yaramadı. Dünyada obezite problemi gün geçtikçe hızlı bir şekilde artmaya devam ediyor. O zaman obeziteyi ilaçla, gıda takviyesiyle ya da egzersizle halletmek pek mümkün görünmüyor.
Obezitedeki yani fazla yemedeki problem ruhsal problemlerle ilgilidir. Bu konu ihmal edildiği için yapılan bu çalışmaların hiçbiri fayda sağlamıyor.
Değerlilik duygusu mu yiyorum Ekmek mi?
Ruhsal problemlerin en önemli nedeni çocukluğumuzda eksik kalan, ihtiyacımız olan duygulardır. Anne-babamızın ya da bize bakım veren kişinin bize bir sebepten veremediği olumlu duyguları yiyeceklerden almaya çalışırız. Bilinçdışımız yani beynimiz böyle zanneder. Gerçekte diyelim ki ekmek yiyoruz, aslında ekmek yiyoruz başka bir şey yemiyoruz ama biliçdışımız zanneder ki değerlilik duygusu yiyorum. Ya da varolma duygusu yiyorum.
Bu durum şöyle gelişir. Bu aralar hayatımızda bir olaylar olur, değersiz hissederiz kendimizi aşırı yeme isteği olur, ekmek yemeye başlarız. Ekmek yedikçe rahatlarız, değerli hissederiz. Bilinçdışımız değerlilik duygusunu ekmekten aldığını zanneder. Ya da yalnız kaldım, terkedildim tatlı yiyorum kendimi varolmuş hissediyorum. Bedenim genişliyor, varoluyorum.
Kötü duygular geldiğinde aşırı yeme isteği olur, özellikle ekmek, makarna, çikolata, tatlı, pilav gibi karbonhidrat ve şeker içeren gıdalara yönelmeye başlarız. Yani buradaki açlık fiziksel bir açlık değil, ruhsal, duygusal bir açlıktır. O zaman bir insan egzersiz yaparsa, diyet yaparsa, zayıflarsa bir süre sonra hissettiği bu kötü duygularla tanışmaya başlıyor.
Aşırı yeme isteğinin en önemli nedeni kötü duygulardan kaçmaktır
Aşırı yeme bozuluğu iyileştirilmesinde; temelde yatan yatan olumsuz duygulara bakılır bu duygular; değersizlik, yalnızlık, yokmuş gibi hissetme, yetersizlik, boşluk, anlamsızlık ve korkudur.Şayet kişi hissettiği bu olumsuz duyguları halletmediyse diyelim ki 10 kilo verdi, bir süre sonra 11 kilo olarak geri alacak. Zaman içinde yavaş yavaş kilosu artmaya başlayacak, defalarca zayıflayacak, defalarca geri alacak. Her defasında kilosu öncekinden bir tık yukarı çıkacak.
Bu yüzden yemek yerken ben aslında ne yiyorum, ne hissediyorum da bunu yiyoruma bakmak gerekir. Karbonhidrat yemedi diyelim o an sebze yedi, salata yedi rahatlayacak mı? Yoksa illa bir karbonhidrat gerekiyor mu? Ekmek gerekiyor mu? Sebze ya da et yediğinizde rahatlamıyorsanız bilin ki bu ruhsal bir ihtiyaçtır.
Karbonhidrat tüketmenin en önemli nedeni içe dönük duygulardır. Kişi içine döndüğünde yani boşluk, yalnızlık, anlamsızlık gibi duygularla temas ettiğinde karbonhidrata yani makarna ve ekmeğe ilgisi artar. Karbonhidratın en önemli özelliği dışarıya odaklanmayı artırmaktır. Örneğin yemek yedikten sonra hep söylenen bir söz vardı ‘gözüm açıldı’, aslında bu sözün anlamı dışarıya olan ilgim arttı içimdeki sıkıntılardan uzaklaştımdır.
Karbonhidrat tüketmenin en önemli nedeni içe dönük duygulardır. Kişi içine döndüğünde yani boşluk, yalnızlık, anlamsızlık gibi duygularla temas ettiğinde karbonhidrata yani makarna ve ekmeğe ilgisi artar. Karbonhidratın en önemli özelliği dışarıya odaklanmayı artırmaktır. Örneğin yemek yedikten sonra hep söylenen bir söz vardı ‘gözüm açıldı’, aslında bu sözün anlamı dışarıya olan ilgim arttı içimdeki sıkıntılardan uzaklaştımdır.
Şeker tüketmenin en önemli nedeni ise korku duygusudur. Kişi korktuğunda şekere ve şekerli gıdalara ilgisi artar.